23 Eylül 2020

İNCELEME : Kanye West : Late Registration

“Pitchfork Çevirileri” – İlk aşamada “Klasik” Diskografilerin Pitchfork sitesi üzerindeki incelemelerini Türkçe’ye kazandırarak bir Referans noktası sağlamayı amaçlar.

Kanye West : Late Registration – Puan : 9.5

İnceleme Tarihi: 2005

Prodüktör/ rapçi Pazz & Jopp ödüllü çıkış albümü The College Dropout’u , Jon Brion ile bir ortak çalışma ile devam ettiriyor; birlikte West’in gevezeliklerini ve görünüşte gerçekdışı fikirlerini samimi ve kusurlu bir başyapıta dönüştürüyorlar.

Yaygın düşüncenin aksine, aşırı gururun haklı bir çekiciliği var. Kanye West’in tuhaflıklarının yapımlarını engellediğini düşünenler ana fikri kaçırıyor. Kendine verdiği önem bariz, fakat özgüvensizliği ile birbirine sarmaş dolaş halde sunduğu küstahlığı asıl West’i geçmiş beş yılın en ilginç hip hop kişiliği yapan şey. Onu, 50 Cent, Nelly veya Slug yerine “Oprah”a ve geçen hafta Time dergisinin kapağına çıkaran sebep bu. Mesele satışlar değil, mesele ruhlar.

Bunu demekle birlikte, günün sonunda öyle ki West’in kulağı-saf altın bir enstrüman değerinde- ve onun maceracı/işbirlikçi ruhu onu kendi türünün en bütünlüklü olarak şekillenmiş sanatçısı yapıyor. Her tarafa yayılan Late Registration bu yılın en başarılı rap albümü, ve sonucunda da, kendisi kahramanlarının- Pharcyde, Nas, ve baba figürü olan Jay Z- yapamadığı bir şeyi yapıyor: ikinci seferde de verdiği sözü yerine getirmek. Yardımcı yapımcı Jon Brion yardımıyla, West kendi karışık karakterini, her zaman canlı ve belirgin şevkini, vizyonunu cafcaflı şekilde ele alarak; gevezeliklerini, görece mümkünatsız gözüken fikirlerini samimi ve kusurlu bir başyapıta dönüştürdü.


Brion olmasaydı, bu albüm büyük ihtimalle atası olan The College Dropout’a oldukça benzeyecekti- gürültülü üflemeliler, sıklığı arttırılmış soul müzik içeriği, ve muazzamlığın kıvılcımları gibi. Eski Fiona Apple maystrosunun bütün bu sürece kattığı şey- bir orkestra şefinin değneği ve gülümsemesi dışında – West’in fikirlerini şişirebilmek ve hepsinin içine biraz daha yaşamı katabilmek. Bu duruma bir örnek, bir sene önceden sızdırılmış olan “Hey Mama” şarkısı. Şarkı genel anlamıyla sevimli, alkışların ve Donal Leace’in “Today Won’t Come Again” parçasından alınan örnek kesitlerin egemen olduğu, basitçe geleneksel bir Kanye prodüksiyonu. Brion’un şarkıya uyguladığı geri dönüşüm işleminde ise prodüksiyona inleyen bir ses kodlayıcı, tin pan alley ((new york’ta pop müzik müzisyenleri ve bestecileri ile ilişkili bir bölge)) davullar, bir ksilofon solosu, art arda bağlanmış synthlerden oluşan bir final ekleniyor, üstelik Brion bunların hepsini şarkının kalbinde yatan dinamiği örtmeden yapıyor.
Bu tarz enstantaneler; bazen nazik, genellikle arsız olan West’in etrafını farklı bir tını ile sarıyor. Örneğin “Crack Music” gibi esip gürleyen çığırtkan bir şarkı, kükreyen korosu ve kiliseden çıkmışçasına uzayan sonu olmasa kendini nerede bulurdu? Muhtelemen The Game’in albümünde bir yerde. Peki Kanye tek başına “We Major”ın gösterişçi ve böbürlenen eski okul boom bap performansını yavaş yavaş inşa olduktan sonra bir anda toptan düşen bir prodüksiyonla birleştirebilir miydi, Brion veya yardımcı prodükör Waryn Campbell olmadan? Pek olası değil. Stüdyosunu oldukça hayranlık duyulan meslektaşlarına açarak, West kendisine “Jesus Walks”ta düşündüğünden bile daha büyük düşünebilmek için fırsat yaratmış oluyor.

Mikrofonda West eskisinden daha keskin ve sınanmış bir performans sergiliyor, her ne kadar bu noktada asla Jigga’nın çabasız kaygısızlığına veya Nas’ın dişlerı sıktıran sofuluğuna sahip olamayacağı belli olsa da. Hem yararına hem zararına konuşmak gerekirse, [West] etrafını kendisinden daha iyi MClerle donatmaya devam ediyor, örneğin Common (oldukça ılımlı “My Way Home” parçasında), etkileyici yeni gelen Lupe Fiasco (Just Blaze’in yaşam dolu “Touch The Sky”ında), ve “Gone” daki alim-vari nükteli sözleri ile halihazırdaki büyüleyici formuna devam eden tarifsiz Cam’Ron gibi. Houston’un Paul Wall’u bile uyuşuk ve akışkan “Drive Slow” daki 16 barına “ışıklandırma”, “ima etme” ve “tırtıl” ((orjinalinde illuminate, insinuate ve caterpillar kelimeleri)) gibi kelimeleri sığdırmayı başarıyor. Bütün bunların yanına birbirine zıt iki devin, Nas ve Jay- Z’nin albümün üzerinde hortlaklarının dolaşması da cabası.

Geçmiş zamanın “muhteşem” hip-hop albümlerinin aksine, buradaki prodüksiyonlar o kadar ısrarcı ki West’inki gibi karizmatik bir ses bile dinleyen için öncelikli düşünce olmaktan çıkabiliyor. Sadece “Roses” parçası “Jesus Walks” veya “Family Business”taki cazip duygusallığı sağlayabiliyor. “Diamonda from Sierra Leone” remixi, takdir edilesi fakat biraz şüphe uyandıran bir politik düşünce sahnelenmesi sağlıyor, fakat her devasa girişim gibi, kendi işinin patronu olmanın bir bedeli var. Albümün en kötü şarkısı “Bring Me Down”, Brion’un elinden çıkma şapşal ve süslü orkestra haliyle dinleyeni yoruyor. Şarkı aynı zamanda hala birilerinin, sesi bir Cuisinart ((Bir Amerikan mutfak malzemeleri markası. Burada kast edilen ürün büyük ihtimalle bir blender benzeri bir makine.)) ile kaydedilmiş gibi duyulan Brandy’i umursadığını varsaymak gibi bir hata yapıyor. “Celebration” da aynı şekilde boş ve meşgul edici bir parça, şey hakkında… kutlama yapmak. Bu iki şarkı ve finansal olarak yetersiz insanlar için açılmış bir kurgusal cemiyet olan Broke Phi Broke ile ilgili zararsız olsa da gereksiz birkaç skitin dışında, albüm hedefi tam ortadan vuruyor. “Addiction” basit bir konsept olsa da teslimatı oldukça ilham verici bir şarkı. “Gold Digger” da aynı şekilde basit fakat silik olmayan, Ray Charles taklidini yapan Jamie Foxx ve geri dönüşümlü davullar ile barizliğin kapılarını açıyor, fakat mizah ve hürmet ile kapılardan rahatlıkla geçiyor. Açılış parçası “Heard’Em Say” , Maroon 5 solisti Adam Levine sağolsun en ağızlarda dolaşacak şarkı olabilir, fakat tahmin edin durum ne? Kendisi gayet iyi. Hafif detone ve masum şekilde dinleyiciye ruhunu döküyor, fakat buradaki her risk gibi, kendisinin şerbetli pop vokali de işe yarıyor. “Hepimiz özbilinçliyiz” lafı [The College] Dropout- sonrasında yeni bir anlam kazanmadı. West’in modern hip-hop melodilerini devrimleştiriyor olduğu sanısı çoğunlukla bir yanılsama. Çok fazla şey değişmedi, her ne kadar Brion’un kurnazlıklarından birkaç tanesi Cassidy gibi birine bir iki obua döngüsü içeren altyapı vermek gibi değişik ve yenilikçi görünse bile. Genele bakılacak olursa, West’in müziği ve kişiliğini bu kadar canlı ve önemli yapan şey, tamamı ile tekil ve etrafındakileri çekiyor olması. İnsanı deli edebilecek çelişkileri, mankafalıkları, saçmalıkları, ve sinirli devrimcilikleri yine orijinal ve eşsiz bir sesi kapsıyor. Yine de fark edeceksiniz ki West’i tanımlamak için “herhangi biri” ((everyman)) kalıbını kullanmaktan kaçındım. Çünkü herhangi biri kulaklıklarla dinlerken vücüdunuz her yerini harekete geçirecek bir albüm yazamazdı.


2005 yılında Sean Fennessey tarafından yazılmış orijinal inceleme