26 Mart 2020

Joey Bada$$ - 1999 Mixtape

“Pitchfork Çevirileri” – İlk aşamada “Klasik” Diskografilerin Pitchfork sitesi üzerindeki incelemelerini Türkçe’ye kazandırarak bir Referans noktası sağlamayı amaçlar.

Joey Bada$$ – 1999 – Puan : 8.0

İnceleme Tarihi: 2012

17 Yaşındaki Brooklyn MC’si Joey Bada$$, Progressive Era kolektifinin en sivrilen ismi. Geçmişten gelen bir ruha sahip olan MC’nin çıkış Mixtape’i “1999”, şaşılacak bir vizyona sahip olduğunu gösteriyor.

                Çağdaşları gibi duyulmayan, hissedilmeyen bir müzik yapıyor Joey. Kendi yaş grubundan Chief Keef, Odd Future, Earl Sweatshirt genelde daha şatafatlı ve dile dolanma üzerine müzikler yaparken, Joey’nin müziğinin bunlarla hiçbir alakası yok. Kendisi Bugünlerde bir çoğu Brooklyn Murrow lisesi öğrencilerinden oluşan “Progressive Era” (Kısaca Pro Era) isimli kolektifin en sivrilen üyesi oldu, Bu Kolektifin en belirgin özelliği belli bir yaştaki Hip-Hop aşıkları tarafından “Altın Çağ” olarak adlandırılan çağdan ilham almaları, o dönemin müziğini yaşatmaya çalışmaları. Ancak bu albümün isminin verildiği 1999 yılı, bu tarzın artık iyice ölmeye başladığı, bazı çabalarla suni teneffüsle döndürülmeye çalışıldığı bir yıldı Mos Def’in Black on Both Sides’ı, MF DOOM’un Operation Doomsday’i bu çabaları gösterirken, o dönemlerde rap dünyası “Keeping it Real” -Harbi, Gerçek ve fantezi yazmamak- kuralını çoktan unutmaya başlamıştı. Ancak Joey 1999 Mixtape’i ile o dönemlerin Prodüksiyonunu ve üzerine düşünülmüş lirikalitesini bizlere tekrar hissettirdi.

                Albüme geçelim

                1999, “Summer Knights” isimli, Pro Era’dan Chuck Strangers tarafından hazırlanmış bir interlude ile açılıyor. Yanarlı dönerli piyanolar, hoş bir loop ile Bada$$’in rap müzikteki tarz eksikliğini -veya beceriksizliğini- anlatması üzerine kurulu bu giriş, Nas’ın “Memory Lane” parçasını anımsatıyor. Hemen arkasından gelen “Waves” ise günümüz Amerikasındaki siyahi gençlerin saç stilinden aldığı isimle benzer bir duruşa devam ediyor. Hafif bir Caz esintisi üzerinde Bada$$ “Like I Told You, I know niggas who trash rapping / Worried ‘bout the tending fashions rather than ascendin’ passion” – “Size söylediğim gibi, Rap müziğe olan tutkusu değil Moda arzusu ağır basan boktan rapçiler biliyorum”

                “FromDaTomb$”’u ise sadece içinden bir sözle övmek istiyorum : “Click-clack-boom, resurrecting boom-bap from the tombs” “Click-clack-boom, Boom-Bap’i mezarından kaldırıyorum” parçada yer yer eskiden rap müzikte kullanılan “Buddha” argosu bile var. (Uyuşturucuya argoda verilen bi isim) Bu küçük slang bilgisi bile aslında Bada$$in ne derece 90’lar Rapine hakim olduğunu, müziğine yansıtmaya çalıştığını gösteriyor.

Bütün o, “eski New York” tavırlarına rağmen kendisi müthiş bir Rapçi, şimdilerde etkin olmayan sanatçıların kendini kanıtladığı saygın Stretch be Bobbito radyo programına konuk olup sırf freestyle’ı durmadan kasetten kasete aktarılacak bir isim. Suspect Niggaz ise albümün sonlarına doğru yer alan ve bu arkadaşların birbirini etkilemeye çalıştığı, yemek masası cypher’ı gibi duran gerekli bir posset-cut. Nakaratı da, Nas’ın It Was Written parçasından gelmekte. Bada$$ her verse’e daha önce dinlediğiniz kişinin üstüne çıkmak için bir fırsat olarak bakmakta (Suspect parçası ele alınırsa kendi grup üyeleri oluyor bu), gerçi bu konuya odaklı kalma konusunda sıkıntılı dinleyiciler için yorucu olabiliyor.”Zenciler savaş istemez benimle, ben Spartalı kollarına sahip bir Marslıyım, füze kavgasına bıçakla gelir tartışırım”, Survival Tactics parçasında bunları söylemekte, Bada$$’i internetin popülarite girdabına ilk sokan video klibi sahip parça.

                Pro Era tayfasının beatleri dışında Bada$$ MF Doom, Lord Finesse, J Dilla gibi isimlerin bazı beatlerini de kullanmış – düzenlemiş. Ve bu düzenleme sayesinde Mixtape’in içindeki yeni beatlerle hiçbir uyumsuzluk yaşamıyorlar. Pro Era prodüktörü Chuck Strangers Jayson Greene ile olan röportajında şöyle diyor “Tüm gün oturup Boom-Bap beatler yapmıyorum, Bi çok farklı tarza gidip geliyorum, Ancak Joey’nin kafasında spesifik bir sound vardı 1999 için”

                Mixtape’i Datpiff üzerinde yayınlamasına rağmen, “Hardknock” klibini MTV2 listesine sokabilmesiyle oldukça iyi bir iş başardığını söylemek gerek, hem mainstream hem de yeraltında oldukça dikkat çeken bu albümle beraber adım adım daha sağlam bir fan kitlesi yaratmaya başladı. Joey Bada$$in bu başarısı, her dönem kesinlikle bir “zafer” değeri taşıyor.

Felipe Delerme’nin 26 Haziran 2012 tarihinde yazdığı Pitchfork incelemesinin Türkçe’ye çevirisidir.

24 Mart 2020

Bir yerden başlamalı : JAZZ-RAP 2020

                Dijital dünya, etkileşim çılgınlığı, düşük dikkat süreleri, bilgi bombardımanı. 2010’lar ve sonrası artık insanoğlu için durup anın tadını çıkaramadığı bir çağ yarattı ve bir çoğumuz bundan mustaribiz. Mainstream Rapin ve genel anlamda müziğin bir materyal yarışı, görgüsüzlük şovu haline geldiği bu çağda, sığınacak bir yerimiz aslında var. Jazz-Rap (artık her ne kadar LoFi ile iç içe girmeye başlasa da.)

                Sakin, rüzgarsız ve içsel bir Alt-Tür olan Jazz-Rap’in tarihini ve önemli olaylarını Memento Dergi’nin Online olarak yayınlanan ilk sayısında yazmıştım. Şuradan okuyabilirsiniz: Jazz Kültürünün Hip-Hop’a Etkisi. Sayfa 24

                Bu yazıda yakın zamanda çıkmış 3 albümü ve üzerine ufak da olsa düşüncelerimi paylaşarak bu alt-türe girişi kolaylaştırabileceğimi düşünüyorum. Girizgah bittiğine göre çabucak başlayalım.

LOJII – lo&behold.

2020 çıkışlı lo&behold, Philadelphia çıkışlı LOJII’nin üçüncü albümü. Kendisinin ilk olarak 2018 çıkışlı “lofeye” isimli albümünü dinlemiştim, o albüm lo&behold’a oranla çok keskin ve karanlık, yer yer aksak bir çalışmaydı. Lo&Behold albümü ise bu karanlıktan tamamiyle kurtulmuş bir yapıya sahip. Prodüksiyon anlamında Lo-Fi sahnesini takip edenlerin aşina olduğu Alexander Spit ve Absent Avery gibi isimlerle çalışılan (Absent tam 7 şarkının prodüktörü) albüm, birkaç noktada LoFi ve JazzRap füzyonunu koruyamamış, Longway parçası bu füzyon kaçışının en büyük örneği. Ancak kesinlikle 2020 yılında JazzRap adına en sivri işlerden biri olarak kalacağını düşünüyorum bu albümün.

Favorilerim : lo&behold, each day, between hu$tles (tam 90lar ruhu bu parça), good faith

R.A.P Ferreria – Purple Moonlight Pages

Milo a.k.a R.A.P Ferreria’nın Spoken Word ve Jazz Rap kafalarındaki albümü, beklenenden daha güzel bir çıkış yakaladı. 18 Parçaya sahip albüm dinlerken 9’ar parçadan oluşan iki albüm dinliyor hissi veriyor. Zira ilk 9 parça ağırlıklı olarak Spoken Word ve lirikal derinliğe yöneliyor. Diğer 9’da ise lirikal taraf çok az sığlaşıyor ve JazzRap tarafına iyice yaklaşıyoruz. Albümün sivrilen noktası ise albümün aslında neredeyse sadece JazzRap Enstrümantalleri üretmek için kurulan “The Jefferson Park Boys” tarafından prodükte edilmesi, albümün 9. Yarısı bence uzun süre başka yerlerde bulamayacağınız kadar saf bir Jazz deneyimi içeriyor.

Favorilerim : LEAVING HELL, MYTHICAL.

FUNKY DL – Blackcurrent Jazz 3

İngiltere orjinli Funky DL, çıkışını 97’de “Classic Was the Day” ile yaptı, geçmişte LastFM sayesinde keşfettiğim Funky net olarak korkunç büyük bir diskografiye sahip ve Blackcurrent Jazz serisini de 2003’ten beri yapıyor. Blackcurrent Jazz 2’yi 2011, Blackcurrent Jazz 3’ü ise 2018’de bizlere sunan bu İngiliz yeteneğinin Blackcurrent serisi dışında bir de 2008 çıkışlı “Jazz that was Forgotten” isimli harika bir albümü var. Blackcurrent külliyatı bittikten sonra dinlemenizi öneririm. Listedeki diğer isimlere oranla daha eğlenceli ve ismi gibi “Funky” bir albüm olan Jazz 3 tam olarak akşamüstü albümü.

Favorilerim : Letting Me Down Again (MÜTHİŞ), No Doubt, I’m not Playing, League of His Own.

Son olarak:

Yukarıdaki 3 albümün güzel bir başlangıç olacağını umut ediyorum herkes adına. Hazırladığım spotify playlisti üzerinden rahatça dinlenebilir. Gönderiyi ve albümleri beğenirseniz paylaşmayı unutmayın 🙂

22 Mart 2020

Kanye West - The College Dropout

“Pitchfork Çevirileri” – İlk aşamada “Klasik” Diskografilerin Pitchfork sitesi üzerindeki incelemelerini Türkçe’ye kazandırarak bir Referans noktası sağlamayı amaçlar.

Kanye West – The College Dropout – 8.2
İnceleme Tarihi: 2004

            Hızlandırılmış College Droput Kursu…

Birinci Hafta : “Kendimi Tanıtmama İzin Verin”*… Bi’ nevi özgeçmiş, odasında yapılan beatler, 2002 yılındaki kaza ile az kalsın ölecek olması.. Ancak bunu küllerinden doğmak gibi düşünün : Bugün Top 20’de İsmini taşıyan üç adet single’ı var (“Slow Jamz”, “You Don’t Know My Name”, “Through the Wire”). Hip-Hop sanatçıları ile 70’lerin sanatçılarını karşılaştırırsak; Kanye West; Neil Young mı Neil Diamond mı olurdu?

            İkinci Hafta : “Chitown.. Neler oluyor?”** Maalesef yeterince Irksal ayrımcılık ve sosyoekonomik zorluk yaşayan Gettolara sahip olmasına rağmen neden Chicago’dan büyük Rapçiler çıkmadığını tartışalım, Common ve West gibi isimler neden Chicago’dan ayrılıp “NY”lu gibi davranarak dikkatleri çekebildi?

            Üçüncü Hafta: “Hem Benz, hem sırt-çantalı ilk N-”*** Ana Akım ve Yeraltı sözleri arasında hızlıca varolup – kaybolan o çizgiyi analiz etmeliyiz; Farklı tarzdaki isimlerle yapılan düetlerde (Bu parça özelinde; Ludacris) West’in tarz değişimlerine odaklanalım. Başka bir Janr -Örneğin; Rock- içerisinde bu tarz farklı harmanlar nasıl karşılanırdı ? Kanye’nin bu ayak uydurabilme yeteneği, albümün başarısında rol oynuyor.

            Dördüncü Hafta: “School Spirit”, Şarkı içerilerinde veya Skit parçalarında verilen Eğitim Sistemi Karşıtı mesajların Entelektüelizm Karşıtı Eğitim müfredatlarına dönük bir ironi olma ihtimalini konuşalım.

            Çok fazla eleştirel noktaya çok az zamanda dokunan bir albüm olan College Dropout, Rap müziğin kısmi bir “Ergenlik” yaşadığı 2004 yılına göre oldukça derin mesajlara sahipti. İlk haftasında Billboard listelerinde kendine bol bol yer buldu, bugünün en büyük “Prodüktör”lerinden birinin sahneye çıkışı için “Büyük” bir gösteriş olan albüm, Pop – Hip-Hop Safkancıları ve hatta Rock müzik yazarları tarafından oldukça başarılı yorumlar aldı. Oldukça fazla sefer değişen, Mixtape olarak başlayıp “Albüme” evrildiği belli olan, “Skit” ve “Feat” deryasından geçilmeyen, İnternet üzerinde birden fazla “yanlış” versiyona sahip albüm sonunda çıkış yaptı ve elimizdeki ürün; “kusurlu, ikiyüzlü, uzun, bencil ve ürkütücü, müthiş” bir çalışma.

            Bir anlamda, West’in Timbaland gibi isimlerin domine ettiği Prodüktörlük alanında kendine isim yaratıp ardından da böyle bir geçiş yapması tuhaf bir hareket. Timbaland’in Sounduna oranla daha “gelenekçi”, Timbaland misali karakteristik ve macera aramayan West, Altyapılarda eski 45liklerin ufak oynanmış sample’larına yer vererek prodüksiyon anlamında “güvenli” bölgesinde kalmış.**

            Ancak Kanye’nin yeteneğinin şimdilik Stüdyo camının öbür tarafında eksiklikleri var, ancak bunlar yer yer avantajlara da dönüşmüş. Kanye yer yer yaşadığı teknik-yetenek eksikliğini Patronu Jay-Z’den aldığı “karizmatik” hareketlerle kamufle etmeye çalışmış. Mixtape’lerini dinleyenler kendisinin “Heavy Hitters” ve “The Good, The Bad and The Ugly” gibi parçalarındaki yaratıcı – kıvrak verse’lere alışkınlar ancak College Dropout ile beraber bu yaratıcılığı yer yer zirveye çıkarıyor. “We Don’t Care”, “All Fall Down.” Gibi parçalar bunun en büyük örneği. Ancak zaman zaman Kanye’nin yeteneği -henüz kariyerinin başında olmasından gelen bir dezavantaj olarak- yetersiz kalıyor ve daha düz liriklerle enstrümantallere ağırlık veriyor. Vocoder, Strings ve El Çırpışları ön plana çıkıyor.

            Albümün hız kesicileri, aynı zamanda oldukça “dağınık” yerleştirilmiş olan Düet performansları, bu performanslar albümün dip noktasını gösterme açısından oldukça yararlı, zira albüm adına “Kötü” diyebileceğimiz spesifik bir nokta burası. Ancak ve ancak başrol için de sahne ışığını azaltan bir durum. Ne kadar gariptir ki, albümdeki en büyük isimler en kötüler. Jay-Z, Ludacris gibi isimler sanki rica minnet verse’lere sahipken, bu negatiflik Kanye’nin Chicago tayfasını da etkiliyor. GLC ve Consequence’nin icazeten bulunduğu “Spaceship” parçası, zayıf halkanın bir üyesi.

            Sonuçta bazı MC’ler şovu ve ışığı çalmak için etrafta dolanıyorlar. Bu durum özellikle Kanye’nin Talib Kweli’yi gaza getirdiği “Get em High” parçasında görülüyor. Kanye’nin üzerindeki ışık Kweli’ye kaymış gibi geliyor dinlerken. Listelerde yukarılara oynayan “Slow Jamz” ise Jamie Foxx ve bitik bir Twista düetine sahip. Yalnız yine de oldukça hoş bir romantizm içeriyor. Two Words parçası ise karanlık koro sample’ları ve Kemanla beslenen bir savaş çığlığı içeriyor. Mos Def’e yeterince özgür alan bırakan bir altyapıya sahip parçada Mos ağırlıkla politik meselelere değinirken, Kanye’nin Grammy ödülleri hakkında rap yapması biraz enteresan durmuş.

            İki Skit ve Bir Parça halinde olan “School Spirit” ise albümün en zayıf noktalarından, Kanye West Mentoru Jay-Z’den çok bir ders alamamış gibi: Daha az Skit = Uzun Raf Ömrü. Neyse ki günümüzde şarkı atlamak oldukça kolay da bu skitleri geçiyoruz, fakat albümün tüm “aykırı” duruşuna oranla bu skitlerin garip kaçtığını söylemek lazım. Ancak yine de Kanye’nin bu albümdeki skit aşkı durmak bilmemiş, 12 dakikalık “Last Call” bir spoken word eserden ziyade adeta bir “otobiyografi” konuşması. Bu konuda Kanye’nin ısrarı, bana inanılmaz enteresan geldi.

            Son olarak : Düet fazlalığı, Parçalara ayrılmış Tracklist, Lirikal düşüşler ve çıkışlar. Tüm bu başlıklar eleştirel anlamda 8+ verdiğim bir albüm için fazla olabilir, ancak College Droput’un hataları Kanye’yi gelecekte çok daha başarılı bir hale getirecektir. 2004’ün Hip-Hop başlangıç sınıfı için oldukça yüksekten açılan bir perde. Chicago rap sahnesini ise canlandıracağını düşünüyorum.

Rob Mitchum tarafından 2004 yılında “Pitchfork” için yazılan incelemenin Türkçe’ye çevirisidir.

*=The New Workout Plan parçasından
**=Through The Wire parçasından
***=Breathe In Breathe Out parçasından.

8 Mart 2020

Rozz Kalliope - Darılmışsın ve sonrası...

Rozz, yeni yeni Filizlenmeye başlayan Türkçe Rap’in kadın sesleri arasında açık ara favorim. Müziğe olan yeteneğinden ayrı olarak, yazdığı liriklerle ilgimi çekmeyi başardı ve geçtiğimiz hafta itibariyle “Darılmışsın” teklisini paylaşan Rozz, özellikle bu parçayla radarımdaki yerini perçinledi. 

“Darılmışsın”, çıktığı hafta bol bol kulaklığımdaydı.
Bling Bling’i uzun bir süre daha öveceğim gibi duruyor.

Almanya’dan Juju, bu blogda oldukça fazla defa bahsettiğim bir isim. SXTN grubunu kurarak başladığı Rap kariyerini Solo Debut’u “Bling Bling” ile bambaşka bir seviyeye taşımış ve Almanya sahnesindeki favorilerim arasına girmişti. Dinlememiş olanlar için mutlaka tavsiye bir albüm olan Bling Bling, her anlamda JUJU’nun neler yapabileceğini gösterdiği bir çıkış albümüydü. 

Bu iki isimi bir araya getiren iki nokta var, Bir; Yenilikçi Vokaller ve İki; Kariyer ilerleyişi 

Öncelikle Rozz ekseninde bir Kariyer değerlendirmesi yapmamız gerektiğine inanıyorum, önceleri No.1, MRF gibi isimlerle beraber olduğu Hi5, Macera gibi parçalar ve Cypher videosuyla ismini duyuran Rozz’dan -dürüst olmak gerekirse- kimse bu derece yaratıcı, çok yönlü üretimler beklemiyordu ve bence bu üretimler Türkçe Rap’te oldukça eksik bir alanı kapatmaya başladı. Benjamins 2 ile asıl sivrilmesini yaşayan Rozz’un, kariyerinde şu ana kadar gördüğüm hata, Ece Seçkin ile olan Benjamins 3 çalışmasıydı. Ece Seçkin’in Rap Trendinden yararlanmasını sağlarken Rozz’u geniş kitlelere duyurdu. Bu açıdan bakıldığında iki tarafın da kazandığı bir düet çalışmasıydı Benjamins 3, ancak öteki tarafta, Rozz’un Benjamins 2’ye kadar etrafında toparlanan kemik kitlesi bir hayal kırıklığı yaşadı. Bu hayal kırıklığının ardından gelen “Darılmışsın” ise bence bu hayal kırıklığını giderme adına, başarılı bir parça.

JUJU ise Debut sonrası Loredana ile yaptığı “Kein Wort” ile nispeten Slow fakat Bling Bling albümünün en büyük hitlerinden Vermissen’den hayranlarının alışkın olduğu bir çalışmayla bizlerleydi, bu noktada JUJU, takipçilerini kendi albümüyle geniş bir spektruma alıştırdı. Birden fazla tarza yönelen ve hepsinden kotarabilen Bling Bling sayesinde JUJU, takipçi kitlesinde kredi ve “geniş” alışkanlıklar yarattı. Burada JUJU ile Rozz arasındaki fark, Rozz’un düetinin hem kendi kitlesine yabancı bir isimle olması, hem de aşırı medya ilgisi çekmesiydi. Yukarıda bahsedilen plan tutmuş olsa da kemik kitlenin verdiği tepkiler arasındaki büyük fark, JUJU’nun bir “Albüm” sahibi olmasından kaynaklı.

Kariyerini merakla beklediğim Rozz’un şu ana dek geldiği yol ve yönetim kesinlikle başarılı -ancak kusursuz değil- Rozz’un “Popüler” sahnede “Sıradan” bir hale geleceği bariz, ancak Grime veya Trap soundları içerisinde karanlık tonlar & sert sözler kesinlikle dinleyicilerinin ondan beklentisi. Ki Sanatçının yaratım özgürlüğünü kabul etmekle beraber, Rozz’un tarif edilen tarzda müthiş başarılı olması içten bile değil. Türk Urban ve Rap sahnesinin ihtiyacı bence kesinlikle bu.

Rozz’dan kişisel beklentim bu aşamadan sonra bir “EP”, uzun bir maraton olmasa bile orta mesafe bir koşuda yeteneklerini göstermesini ve “Kadın MC” olarak değil “MC” olarak saygı toplamasını sağlayacak şeyin bu olduğuna inanıyorum.