9 Eylül 2020

Danny Brown Dinleme Rehberi

Danny Brown 2010’lu yılların başında karakteristik tiz sesiyle, kendisini rap müzik modasından izole eden ve rock yıldızı görünümü sağlayan sıkı deri pantolonları ve ceketleriyle, çılgın saçlarıyla, kayıp ön dişleriyle ve müziğinde diğer sanatçılara nazaran çok daha bol kullandığı uyuşturucu içeriğiyle kendi farkını ortaya koymuş ve piyasaya yeni bir soluk getirmiş bir isim. Saydığım bunca özellik 2010’ların sonlarında artık normalleşmiş ve muhtemelen 2020’li yılların rap müziğinin tanımlayıcı normlarından olacak olsa da 2010-2011 civarında hip hop hala geleneksel kurallarına göre oynanırken ODB garipliğiyle piyasaya dalmış çılgın ve 30’larına girmiş bir isimden bu tutum gelince elbette kabullenilmesi zor oldu. Zor olduysa da geleneksel rap’ten trap müziğe geçiş sürecinin dinleyicileri zorladığı kadar değil çünkü Danny Brown 1981 doğumlu ve o dönemde yetişmiş her siyahi erkek gibi geleneksel hip hop’un içinde büyümüş bir hip hop öğrencisi. Kendisi gibi Detroit’li olan J Dilla’nın posthumous toplama projelerinde bulunması ve Greatest Rapper Ever parçasında “Young buck, look, now a grown up / Now I pop them same pills, listening to Donuts / I rap like I bet my life / Cause in all actuality, nigga I did” sözleriyle Dilla’nın klasik albümü Donuts’a ve rap müzikte neredeyse her şeyin sözler olduğu dönemlere göz kırpması da bunun somut kanıtlarından yalnızca biri.

Bu yazının amacıysa Danny Brown’un alışılmadık tarzına alışamayan insanlara bir yol göstermek çünkü Danny Brown’ı harika bir sanatçı yapan şeyleri anlamadan hip hop hayranı bir dinleyici olmayı bir kayıp olarak görüyorum. Eğer deneysel rap müzikle pek aranız yoksa veya yeni yeni kulağınız farklı ve absürt şeylere alışmaya başladıysa ilk adımda dinlemeniz gereken albüm Danny Brown’ın 2010’da çıkarttığı çıkış albümü The Hybrid. Danny Brown’ın bir avuç mixtape’den sonra çıkarttığı bu albüm kendisini hala yeraltında tutarken ana akım medya şirketlerinin de dikkatini çekmiş, müzik kritiklerinden yeni bir Royce Da 5’9” veya Elzhi yakıştırması almıştır. Böylece diğer Detroit efsaneleriyle birlikte ismi geçmeye başlamış Danny Brown, The Hybrid’de albümün isminden de anlaşılabileceği gibi eskiye olan bağlılığını, kendini farklı yapan flowları ve aktarımıyla aynı potada eritiyor. XXX veya Atrocity Exhibition seviyesinde tizlere çıkmasa da neredeyse iki şarkıda bir kendine has yüksek sesiyle ve enerjik aktarımıyla karşımıza çıkıyor. Çıkmadığı şarkılarda ise 90’ların boom bap’i ve hardcore denilebilir bir aktarımla karşımıza çıkıyor. Sık sık benzetildiği ODB daha iyi rap yapsa ve 2010’larda bir albüm çıkartabilseydi bu albüm The Hybrid gibi olurdu. Albümden favorim Quelle Chris prodüksiyonlu Greatest Rapper Ever şarkısı.

İkinci aşamada dinlenilmesi gereken albüm, The Hybrid’in sert vuran perküsyonundan ve hardcore sound’undan yorulanlar için Danny Brown’ın son albümü 2019 çıkışlı uknowhatimsayin¿. Bu yazıda bahsedilen ve bahsedilecek tüm projelerinin aksine bu albüm Danny Brown için bir ‘büyüdüm ve artık daha iyi hissediyorum’ mesajı. Tüm kariyeri boyunca uyuşturucu bağımlılığı ve depresyonla boğuşmuş Danny Brown’ın içeriğinden, altyapılarından tut ön dişini yaptırması ve kısa saç kullanmasına kadar albüme dair her şey sağlıklı bir Danny Brown imajı veriyor. Albümün baş prodüktörlüğü A Tribe Called Quest’ten tanıdığımız Q-Tip tarafından yapılmışken de dinleyene eski tatlardan tattırmaması imkân dahilinde değil. Danny Brown’ın tüm ilham kaynaklarının esintileri baştan sona hissediliyor. Bu albümden favorim Allame’nin Fiskos’u ile aynı sample’ı paylaşan Savage Nomad. Biraz eski günlerindeki yüksek enerjili aktarımda olduğu için olabilir.

Bu aşamadan sonra işler biraz deneme yanılmaya dönüyor. Dinlemeniz gereken bir sonraki albüm olduğunu düşündüğüm 2013 çıkışlı Old, Danny Brown’ın ekmek kaygısıyla ana akım medyaya selam çaktığı bir albüm olarak görünse de karanlık, elektronik ve bass ağırlıklı yüksek sesli parti banger’larının yanı sıra XXX’te bıraktığı sound’un biraz daha kasvetlendiği bir albüm. uknowhatimsayin¿ yerine ikinci sırada bulunabilecek bir albüm fakat Danny Brown’ı daha iyi tanımak için uknowhatimsayin¿ önce dinlenmeli. Torture gibi karanlık ve sert şarkılar çıkartılıp tamamen bir saykedelik maceralı parti albümü olsaydı eğlene eğlene dinlemeniz için ikinci sıraya koyabilirdim. Benim zannımda en kötü albümü olmasının sebebiyse kafasının karışık olduğu ve ne yapmak istediğine emin olamadığı bir albüm olması ama bir partide veya arabada aux kablosunu elinize aldığınızda Dope Fiend Rental ve Kush Coma gibi şarkılarla sizi bir anda arkadaş ortamının DJ’i yapabilir.

Bu 3 albümden sonra işlerin sarpa sardığı fakat Danny Brown’ı Danny Brown yapan biri klasik biri klasik adayı iki albüm kalıyor geriye. İlk olarak Danny Brown’ın ‘yaş otuz oldu kafamı hala hissedemiyorum’ eseri XXX mixtape’ini dinlemenizi öneririm. Kendisine rock yıldızı yakıştırması yaparken kullanabileceğiniz en sağlam argüman olan bu projede sesler punk, grime, elektronik, boom bap esintilerini cartoonish denilen çizgi filmsi bir havada sergilerken, Danny Brown sonrasında imzası olmuş enteresan, pornografik ve mizah şöleni söz yazımıyla beatlerin üstünde dans ediyor ama zarif bir dans olmadığı kesin. Söz yazımı stiline verilebilecek en iyi örnek ise Monopoly şarkısının kapanışı: “And still fucking with them freak hoes / Stank pussy smelling like Cool Ranch Doritos”. Albümün genel teması ise depresyon ve uyuşturucu bağımlılığı. Albümü “Turning to these drugs, now these drugs turned my life / And it’s the downward spiral, got me suicidal / But too scared to do it so these pills will be the rifle” sözleriyle açıp “That the last ten years, I been so fucking stressed / Tears in my eyes, let me get this off my chest / The thoughts of no success got a nigga chasing death / Doing all these drugs, hope for OD’ing next, Triple X” sözleriyle kapatması da bunu tanımlar nitelikte.

Artık bölüm sonu canavarına geldik. Bir modern klasik, Danny Brown’ın yardım çığlıklarını 15 şarkıda topladığı magnum opus’u Atrocity Exhibition. Rap müzik tarihinde hiçbir albümde depresyon, akıl hastalıkları, uyuşturucu bağımlılığı ve intihar eğilimini bu kadar çıplak gözler önüne serilmemiştir. Kasvetli ve karanlık olsa da her zamanki Danny Brown enerjikliğinde olan bu albüm en az o dönemki Danny Brown’ın kafası kadar komplike. Albümün açılış sözleri dinlemeden önce bir fikir uyandırmanıza yardım edebilir: “I’m sweating like I’m in a rave / Been in this room for 3 days / Think I’m hearing voices / Paranoid and think I’m seeing ghost-es, oh shit / Phone keep ringing but I cut that shit off / Only time I use it when I tell the dealer drop it off

Bu yazıyı yazma ihtiyacımı doğuran en büyük etkense insanların Danny Brown’ı dinlemeye başlamak için Atrocity Exhibition’a balıklama dalıp bozguna uğramasıydı çünkü eğer deneysel müziğe pek de aşina değilseniz, Danny Brown’ı çok tanımıyorsanız veya mutlu bir insansanız bu albümün ilk dinlemede aşırı zorlayıcı olması çok normal. Fakat bu rehberin yardımıyla veya kendi yöntemlerinizle Danny Brown’ın enteresan artistik stiline ve Atrocity Exhibition adını verdiği modern klasiğine ve diğer muazzam işlerine aşina olmaya başladığınızda emin olun ki dinlediklerinizin etkisinde uzun bir süre kendinize gelemeyeceksiniz.