1 Ağustos 2021

"Rap Özünde Cinsiyetçidir" Yalanı



Hiphop kültürünün sevdalısı olduğumuzu söylesek yalan olmaz. Bu kadar ait hissettiğimiz, bu kadar benimsediğimiz bir başka alan bulmak zor; zaten yeni alan arayan da yok. Bu yazıyı yazma sebebim de tam bu aidiyet ve benimseme, benimsenme üzerine. Kadın bir rap dinleyicisi olarak, hiphop kültürünün -mesela rap şarkılarının- öznesi miyim? Yoksa nesnesi mi? Yazıya başlarken hiçbir negatif önyargıya sahip olmadığımı söyleyemem ama kültüre bir o kadar da inançlı olduğumu belirtmem gerek. Gelin, birlikte düşünelim.


Rap müzik, hatta daha özel konuşacak olursak Türkçe rap müzik, akademik çalışmalarda devamlı yeniden keşfediliyormuş gibi cinsiyetçi olarak damgalanıyor. Konuya dair herhangi bir çözüm önerisi veya farklı bir bakış açısı görmedim- belki de ben görmemişimdir. Amerika’yı yeniden keşfetmenin bir mantığı yok bana kalırsa. Dolayısıyla zaten bariz olandan yola çıkarak neler yapabileceğimizi konuşmak istiyorum. Cinsiyetçi olmayan bir rap mümkün müdür? Elbette!

Kalıplaşmış bazı argümanları tartışarak başlayalım: “Hiphop kültürünün özü cinsiyetçidir.” Eğer Kool Herc vinil plak üzerinde tebeşirle harikalar yaratırken kadın düşmanı bir misyon gütmediyse veya Grandmaster Flash and the Furious Five the Message’ı icra ederken akıllarında hayat zorluklarından çok, “hadi kadınları metalaştıralım, bu daha önemli bir mesele” gibi bir mantık yoksa sanmıyorum ki hiphopun özünde cinsiyetçilik olsun. Öyleyse hiphop en başta cinsiyetçi değildiyse, şu an cinsiyetçi olması durumu tersine çevrilebilir.
Rap müziğin sonradan cinsiyetçi hale gelişi, onun isyankâr kültüründen doğan bir şey değil, ürünleri sattırmak için kullanılan bir vaziyettir demek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Sistemler, her zaman kendi yararına olacak şekilde, kendilerinin devamını sağlayan algıları kullanır. Erkek egemen kapitalist sistemin de kadın bedenini bir ürün olarak sunup kadın düşmanı sözleri teşvik etmesi pekâlâ bağlanabilir. Sonuçta en önem verilen şey, bir ürünün nasıl ve en fazla ne kadar satılacağıdır.

Oysa hiphop, aykırıların ve ezilmişlerin öfkesinden doğmuştur. Tarihte ezilen tek grup cis hetero erkekler olmadığına göre, bu öfke hepimiz için ortaktır. Yani hiphop’un ezilenlerin çığlığı olduğu konusunda hemfikirsek; hınçtan güç almış ritmik sözler, kadınların karşısında değil tam aksine yanında olmalıdır. Talihsiz bir hataya düşüp, ezilenlerin başka bir ezilen grubu ezmesine lüzum yok. Bu bize değil, ancak ve ancak muktedirlere yarar.
Ek olarak hiphop hayattır; gerçek hayat. Toplumsal cinsiyet gibi doğuştan gelmeyen, sonradan öğrendiğimiz algılara sahip bir şey ise doğal değil, yapaydır. Yani hayatın eşitlikçi özünü savunan rap müzikte kırılgan, kamusal alanda iffetli mahremdeyken iffetsiz, itaatkâr, femme fatale kadın karşısında delikanlı, kavgadan korkmayan, çapkın erken görmek isteyen varsa, ana akım televizyon dizilerini izlemeye başlayabilir. Bu diziler kişinin arzuladığı erkekliği, rap müzikten daha fazla tatmin edecektir.



Konuyu dağıtmayayım. Peki, ne yapılabilir? Önce şu “hiphop cinsiyetçidir, cinsiyetçi kalır” mantığından uzaklaşmak lazım bence. Bu denli doğal olmayan bir şeyi tersine çevirmek sahiden tahmin ettiğimiz kadar zor değil. Yüzleşmekle başlayabiliriz. Rap müzikte çok cinsiyetçi şarkılar var. Buna eksik etek örneğini vermeyeceğim, zaten hepimiz biliyoruz bunu. Daha içselleşmiş, daha hissettirmeyen cinsiyetçi kalıplardan bahsediyorum. Bunlarla yüzleşelim. Ezhel, örneğin, geçmiş yıllardaki cinsiyetçi parçalarıyla yüzleşti ve özür diledi. Ne kadar büyük bir adım! Rap dinleyicilerinin büyük bir kısmı erken gençliğindeki erkeklerden oluşuyor. Genç erkeklerin rol model aldığı sanatçılardan böyle açıklamalar duymak, kadın mücadelesine müttefik olmaya çalışanlar için çok doğru bir adım. Çünkü rap dinleyen gençler büyüyecek ve bir kısmı bizimle beraber bu ülkede yaşamaya devam edecek. Dinlediğimiz, kafa salladığımız, eşlik ettiğimiz sanat eserleri cinsiyetçi olmaya devam ederse, kadının hor görüldüğü durumları normalleştirmeye ve iki yüzlü olmaya devam ederiz. Zira hem kadın cinayetlerine lanet okuyup hem de cinsiyetçi parçaları el üstünde tutmak bir arada yürüyen bir iş değil.


Bu yazıyı yazarken kimsenin kültüre dair deneyimini, bilgisini ve görüşünü hor görmedim. Benim gündem etmek istediğim, “cinsiyetçi rap müziğe karşı hiçbir şey yapmayacak mıyız?” sorusuna cevap.

Hiç uç bir örnek değil: Kadın cinayetlerinden sonra “böyle gelmiş, böyle geçer” diye düşünenlerimiz olabilir fakat işler sahiden öyle değil. Böyle gelmiş olabilir ama böyle geçmeyecek. Kadını aşağı, erkeği muktedir gören her türlü algıya savaş açmalıyız. Bu savaş yalnızca siyasi mekanlarda değil, aynı zamanda gündelik hayatımızın da içinde olmalı. Giydiğimiz tişört üzerinde yazan yazılardan, izlediğimiz filmlere, okuduğumuz tivitlerden, dinlediğimiz şarkılara kadar çeşitli araçlarla bize dayatılan erkek egemenlikle yüzleşip rahatsız olabilmeliyiz. Yalnızca bu rahatsızlıktan doğacak güdüyle ileri gidebiliriz. Sanatçılara yazmalıyız, dinleyicilerle konuşmalıyız. İnternet çağındayız; diyalog kurmak çok kolay. Cinsiyetçi sözler yazıp, kadın mücadelesine destek verdiğini açıklayan sanatçılara tutarsızlıklarını gösterebilmeliyiz. Aynı şekilde bu parçaları el üstünde tutan dinleyicilere de sorabilmeliyiz. Ben, konunun öznesi olarak, bunu yapacağım, yapıyorum. Tutarsızlığı bırakıp müttefik olmak isteyen, böyle gelmiş böyle geçer masalını reddeden herkesi de buna davet ediyorum.