11 Ağustos 2021

2Pac'ın en "bütünlüklü" albümü; "Don Killuminati: The '7 Day Theory'"





Karakterinin ne kadar karmaşık olduğunu göz önüne aldığımız için Tupac’ın aslında kim olduğu konusunda anlaşmaya varmak asla kolay olmadı. Kariyeri bir sürü dönem ve değişimden geçti. Bir anda tutkulu ve “halkın adamı” kimliğindeyken, bir sonraki anda gönül koyulan kötü adama geçebilirdi. Kariyeri boyunca etrafında bulunup ona tanıklık etme fırsatı olanlar; onun 2Pacalypse Now’daki gelecek vaat eden militan MCden, All Eyez On Me’de kötü çocuğa- hem kişisel yaşamı hem de müziğinde- dönüştüğünü gördüler. Fakat Tupac’ın kim olduğunu, ölümünden sonra çıkan ilk albümü olan The Don Killuminati: The 7 Day Theory kadar iyi özetleyemedi. O albüm bu Cumartesi, 5 Kasım’da yirminci yaşını dolduruyor.

 

Tupac’ın vasiyetnamesinin işitsel versiyonu olan 7 Day Theory, rivayetlere göre üç günde kaydedilmiş, mix ve master işlemleri ise dört günde yapılmış. Albüm aynı zamanda hapisteyken imzaladığı Death Row sözleşmesinde hükümlü olduğu üçüncü ve son albüm olarak hizmet verecekmiş. Bu veda projesi 1996’nın Eylül ayındaki vakitsiz ölümü ile daha da büyük bir önem kazandı çünkü, en temele inildiğinde, bu 12 şarkı kendisinin kim olduğunun en çıplak göstergesi. Tupac’ın kariyerini göz önünde bulundururken sıklıkla kaybolan bir gerçek var ki o da kariyeri boyunca sadece beş albüm yayınladığı ve bunlardan sadece dördünün o hayattayken çıktığı. Yaptığı her şey 5 yıllık bir zaman diliminde yapıldı, arkasında bıraktığı kaydedilmiş malzemeden beş tane daha albüm ve bir yığın mixtape çıkarılmış olmasına rağmen hem de.

Tupac rap yapan bir kahin değildi, fakat elinde güçlü bir şekilde zamanın siyahlarının nelerle karşılaştığı ve değişiklikler yapılmazsa gelecekte neler yaşanabileceği gibi durumları ifade etme yeteneğini bulunduruyordu. Bu durumu kendisi, doğumundan beri etrafını çevreleyen annesi ve diğer yetişkinler tarafından ona aşılanan tarih anlayışına borçlu biliyor. Tarihte geriye bakarak, “sürtük olmaktan oldukça uzak” olan “gerçek kız kardeşlerden” özür dilediği, siyah kadınlara acı-dolu bir övgü parçası olan “White Man’z World” gibi parçalarda ileriye bakabiliyordu.

“Dear Mama” kadar iyi bilinen bir parça değil, fakat “White Man’z World” de aslında en az onun kadar önemli çünkü erkekler de şarkıda benimsenmiş zorluk duygusuyla bağdaşabiliyor. [Tupac] bir özür sunuyor: “For all those times that I messed up or we messed up” (Benim batırdığım veya bizim batırdığımız bütün zamanlar için). Burada konuşan kendisi olabileceği gibi, kolaylıkla diğer kardeşlerinin veya bütün Amerika’nın siyahi kadınları yüceltmek yerine aşağılamak konusundaki düşüncelerini seslendiriyor da olabilir. Spektrumun karşıt tarafında, sinirli Pac var. Düşmanlarının hepsinin üzerine gitmeye yeminli olan Pac. Kendisine bir şekilde yanlış olanların ismini ağzına almaktan birazcık olsun korkmayan Pac. Bu anonim düşmanlardan bazıları “Blasphemy”de, başlığı “blast for me (benim için ateş et)” öbeği ile sesteş olan parçada kendilerine yer buluyor. Fakat şarkının odağı tamamı ile düşmanlarda değil, Pac aynı zamanda sözümona eşkıyalar ve kanunsuzlara hayatta kalmanın 10 kuralını da açıklıyor.

Bu karşılıklı güçler aynı zamanda albümün son şarkısı olan ve liriklerin iğneleyiciliği bakımından “Hit’em Up” a kafa tutabilecek tek parça olan “Against All Odds”un da itici faktörü oluyor. Halbuki “Hit’em Up” Biggie , Puffy ve Bad Boy ailesini hedef alırken, “Against All Odds” her faili – Nas, Haitian Jack, Mobb Deep, Jay Z, Jimmy “Henchman” Rosemond vs.- sıraya diziyor , aynı süreçte onların sınırı aştığı yerleri belirterek onları gömmeye çalışıyordu.

 

“21-gun salute, dressed in fatigues, black jeans and boots (21 silah selamı, asker kıyafeti, siyah pantolon ve botlarla bezenmiş)

Disappeared in the crowd, all you seen was troops (Kalabalıkta kayboldular, tüm gördüklerin birliklerdi)

This little n**** named Nas think he live like me (Bu Nas ismindeki küçük zenci benim gibi yaşadığını sanıyor)

Talking ’bout he left the hospital, took five like me (Hastaneden ayrıldığından, benim gibi beş tane yediğinden bahsediyor)

You live in fantasies, n****, I reject your deposit (Sen hayallerde yaşıyorsun zenci, emanetini reddediyorum)

We shook Dre punk ass, now he out of the closet (Dre’ni serseri götünü sarstık, şimdi elbise dolabından fırladı)

Mobb Deep wonder why a n**** blowed ’em out (Mobb Deep neden bir zencinin onları patlattığını merak ediyor)

Next time grown folks talk, n****, close your mouth!(Bir dahaki sefere yetişkinler konuşsun, siz zenciler kapayın çenelerinizi)”

 

Böyle agresif anlar Tupac’ın hem sanatçı hem de kişi olarak ayrıştırıcı doğasını öne çıkartıyor. Dinleyiciler nasıl favori rapçilerinden bazılarına saldıran birini sevebilir ve takdir edebilir? Böyle saygısız ve küstahça hareketler Doğu-Batı rekabetini kızıştırmanın bir parçasıydı ve rap piyasasının tamamının- sadece sanatçılar değil medya ve fanların da- aralarının açılmasına sebep oldu. Tupac herkesi bir taraf seçmeye zorladı ve aynı süreçte insanların bu kelimeler savaşında gerçek yüzlerini göstererek bu rekabeti bir gerçekliğe dönüştürmelerini sağladı. Makaveli’nin bu hiper-şiddet yanlısı versiyonu, kadınları cazibesi ve dış görünüşünün yanında kelimeleri ile de kendinden geçirebilen romantik figüre tam zıtlıkta duruyor. Albümdeki parçalar “Toss It Up” ve “Just Like Daddy” önceden kendisinden duyduğumuz “I Get Around” ve “Can You Get Away”de çizilen zampara karakter portresine benzer bir yaklaşımla yazılmış.

 

K-Ci ve Jodeci grubundan JoJo’yu bulunduran, funk prodüksiyonundaki “Toss It Up” hem yüksek tempoda ve hareketli, cıvıklaşmadan şehvetli kalabilen bir parçaydı. Şarkının kendisi “Just Like Daddy”e bir hazırlık olarak işlev görüyor. Just Like Daddy’de Pac pürüzsüz bir çapkına dönüşüyor, bir kadının kulağına öyle yakınca fısıldıyor ki nefesinin sıcaklığı hissediliyor, dudaklarından gelen en ufak bir temas kadının bütün vücudundaki tüylerin ürpermesine sebep oluyor. Sıcak ve samimi kişiliği inkar edilemez bir etkilenmeye yol açıyor. Daha sonrasında, ortada basitçe Tupac vardı, kelimelere ve kafiyelerin entrikalarına değer veren rapçi Tupac. Albümün giriş parçası “Bomb First (My First Reply)”, Pac’ın ne kulak kamaştıran prodüksiyonun üstünde ne kadar kolaylıkla kelime öbeklerini bütün kıtalara çevirdiğini ve dans eder gibi rap yaptığını düşündüğümüzde epeyce göz ardı ediliyor.

 

“Money-making plans, pistol close at hand, swollen pockets (Para kırma planları, tabanca elime yakın, cepler kabarık)

Let me introduce the topic, then we drop it (Konuyu tanıtmama izin verin, sonra bırakalım)

Expose snakes ’cause they breed freely (Yılanları ifşa edelim çünkü serbestçe çoğalıyorlar)

See me ride! Located worldwide like the art of graffiti… (Hareket etmemi izleyin! Dünya çapında yerleşiğim graffiti sanatı gibi)

Extreme venom, no mercy when we all up in ’em (Ekstrem zehir, onların yakasında olduğumuzda hiç merhamet yok)

Cut ’em down, to hell is where we send ’em (Onları kesip alaşağı edelim, cehennem onları göndereceğimiz yer)

My whole team; trained to explode, ride or die (Tüm takımım, patlamaya eğitimli, mezara kadar benimle)

Murder motherfuckers lyrically and I’m not gonna cry (O***pu çocuklarını sözel olarak katlederim ve ağlamayacağım yeminle) ”

 

Bu ve İkinci Anayasal değişikliğin mecazi bir övgüsü doğasındaki şarkı “Me and My Girlfriend” gibi birkaç nefes kesen performans daha Pac’ın sözleri ve fikirleriyle ne kadar detaylı ve karmaşık olabileceğini, müzik sayıldığı kadar pek ala şiir veya kısa hikayeler de sayılabilecek şarkılar yaratabileceğini dinleyiciye gösteriyor. Fakat bu bahis konusu karmaşıklıkların bazıları aynı anda kafa karıştırıcı da olabiliyor. İşte Tupac orada[Me and My Girlfriend] , herkesin sevdiği rapçi, kendini yalnız ve korunmasız hisseden, en kutsal ve yakın yoldaşı olarak bir silah taşıyan adam. İyi hoş, fakat şarkının konsept olarak ilham aldığı yere bakınca “I Gave You Power”I görüyoruz, Nas’a, bu albümdeki disslerin alıcı kısmında kalanlardan birine ait olan bir parçayı.

20 yıl sonrasında, sadece Tupac’ın gerçekten kim olduğu konusu, onu yakından tanıyanların bile çözmekte zorlandığı bir gizem olma durumunu koruyor. Gerçek şu ki kendisinin kim olduğu konusunda kesin bir hükme varmanın bir yolu yok çünkü hayatı ansızın sona erdiği zaman Tupac hala gelişen ve büyüyen biriydi. Fakat, ömründeki işlerinden nasıl bir adam olduğunu neredeyse tüm parçalarıyla gösteren tekil iş her zaman The Don Killuminati: The 7 Day Theory olacak.

 

Stillcrew’da 29 Temmuzda yayınlanan “Why Tupac’s ‘Don Killuminati: The ‘7 Day Theory’ Still Stands As His Most Complete Album” yazısının aslına sadık kalan çevirisidir