10 Ekim 2020

İNCELEME: 2Pac - All Eyez on Me

“Pitchfork Çevirileri” – İlk aşamada “Klasik” Diskografilerin Pitchfork sitesi üzerindeki incelemelerini Türkçe’ye kazandırarak bir Referans noktası sağlamayı amaçlar. 2Pac All Eyez on Me – Puan : 9.4

İnceleme Tarihi: 2018

Tupac’ın 1996 tarihli çifte albümü bir cinnet içinde yapılmıştı. Albümün kendisi paranoyak ve arsız, eğlenceli ve korkusuz, fakat Pac’ın en iyi işlerinden birinin yüzeyinde bitmemiş olmasını engelleyen asıl şey yine kendisinin fevkalade bireysel performansı.

Manhattan’ın yaklaşık 480 kilometre kuzeyinde maksimum güvenlikli bir hapis olan Clinton Cezaevi bulunuyor ve bu cezaevi 1995’te en ünlü mahkumunu ağırladı: Tupac Amaru Shakur. Kendisi önceki yılın güz mevsiminden kalma bir cinsel taciz davası yüzünden bir buçuk yıldan dört buçuk yıla kadar hapis cezasına çarptırılmıştı. Hapsedilmenin kendisi ile doğal olarak gelen psikolojik işkencenin üstüne üstlük Pac, uyuma sıkıntısı da çekiyordu. Geçmi yılın Kasım ayında- jüri onu suçlu bulmadan önceki gece- kendisi Manhattan’daki bir kayıt stüdyosunun lobisinde vurulmuştu. Daha sonra “Baş ağrılarım var” diyecekti. “Çığlık atarak uyanıyorum. Beni halen vurduklarını düşünerek kabuslar görüyorum.”

2Pac

Fakat hapsin dışındaki dünyada, bir süperstara dönüşüyordu. 95 Martında Interscope, Pac’ın üçüncü albümü Me Against The World’ü yayınladı. [Me Against The World] akılda kalıcı bir albüm, dönüşümlü olarak dokunaklı ve kaderci. New York şehrinin altın çağına dair ipe sapa gelmez tecrübeleri ile dolu; Pac’ın intihar üzerine kafa yorduğu ve keleşi ile pencerenin kenarına oturduğu bir albüm. Albüm çıkar çıkmaz listelerde 1 numaraya yerleşti.

Aynı zamanda albüm 2Pac’ın ilk Top 10 hiti olan, oldukça yüce “Dear Mama”ya sahipti ve parçada Pac “annesini hapis hücresindeyken kucaklamaktan” bahsediyordu. Bu dizenin ne anlama geldiğini çok az anne Afeni Shakur’dan iyi bilebilirdi, şayet kendisi 1971’de New York büyük jürisinin suçlu bulduğu 21 Kara Panter Partisi üyesinden biriydi. Söz konusu 21 üye iki polis karakolunu ve Queens Eğitim Kurulu ofisini bombalama, sonrasında da bombalamadan kaçacak polis memurlarını vurma konusunda komplo kurmaktan suçlanıyordu. Panterler eninde sonunda- o zamanda New York eyaletinin en pahalı davası olan davada- 156 iddianın hepsinden beraat etmişti. Bir ay sonra, Afeni Shakur oğluna hayat verdi. Doğu Harlem’de büyüyen oğlunun etrafı radikallerle( Panterler, Siyah Özgürlük Ordusu) çevriliydi, Assata Shakur da yakın bir aile dostuydu. Üvey babası, Mutulu Shakur, FBI’ın En Çok Aranan 10 Kişi listesindeydi 80’lerin çoğunda bir firariydi: FBI ajanları okuldayken Tupac’a yaklaşır ve ağzından laf almak için ona musallat olurlardı.

“Dear Mama” ve Me Against The World’ün geri kalanı bir dönüm noktasında yazılmış ve kaydedilmişti. “I Get Around” ile “Keep Ya Head Up” altın plak sertifikası almış kayıtlardı, ve Juice ile Poetic Justice gibi filmlerdeki oyunculuk rolleri ortaya karmaşık, insanı kendine çeken bir aktörü ortaya çıkarmış. Fakat yasal faturalar katlanarak artmaya başlıyordu. Michigan State konserinde çıkan kavgadaki rolü nedeniyle 30 gün hapis cezası yemişti; kendisini Menace II Society filminin setinden kovan yönetmen Allen Hughes’u dövdüğü için de içeride 15 gün yatmıştı. Sonrasında, tabi ki de, onu Clinton’a gönderen cinsel taciz davası vardı. Temyiz planları yapıyordu fakat kefaleti için gereken 1.4 milyon doları bir araya denk getirememişti. Yayın hakları gelirleri yeterince hızlı birikmiyordu, Panterler de ortalıkta yoldu. Böylelikle o da baş ağrıları ve kabusları ile öylece ortada kaldı.

2Pac ve Suge Knight

Bu noktada devreye giren: Suge Knight, Death Row plak şirketinin azametli kurucu ortağı. 1995 civarında, Death Row tam piyasa deviydi, Suge kendi gücüyle toplantı odalarına girmiş, Dr. Dre ve Snoop Dogg’u süperstara çevirmiş, rap tarihinin tartışmalı olarak en çok konuşulan podyum konuşmalarından birini yaparak Source Awards töreninde Puff [Daddy] ile dalga geçmişti. Suge’un o sıralarda Batı Yakası sahnesi üzerindeki hakimiyeti yavaştan gevşemeye başlamıştı ( Snoop sürekli yasal problemlerle boğuşuyordu, Suge da muhtemel olarak Dre’nin şirketten ayrılmak istediğini sezmeye başlamıştı) fakat o anın kapsamında şüphe götürmezdi. Müzik piyasasındaki herhangi birinin gözlerine kazınmış yegane görüntü; kan kırmızısı ile kaplı, yanmamış sigarayı ezen, çatık kaşlı, pop yıldızlarını bileklerinden tutup otel balkonlarında sallayan Suge Knight’a aitti.

Suge’un Pac’ın kefaleti için ayarladığı iş görüşmesinin detayları tam olarak belirli değil. Geçen sene yayına giren HBO belgeseli The Defiant Ones’ta aktarılana göre, iki büyük şirkette çalışanlar Atlantic ve Interscope Pac’ın Death Row’a geçişini, Time Warner’ın gangster rap hakkındaki gerginliğini yatıştırmak için bir yol olarak finanse edip planladığını anlatıyor. Her neyse, kefalet ödendi, ve Pac da Death Row ile üç albümlük bir kontrata bağlandı. Bu hem Pac’ın hayatını, hem Suge’un hayatını, hem de rap tarihinin gidişatını geri dönülemez biçimde değiştirecek bir ilişkinin başıydı.

2Pac All Eyez on Me Başlangıçlar

Bu ilişki ayrıca 2Pac All Eyez On Me albümünün de çıkış noktasıydı: gelmiş geçmiş en öfkeli , paranoyak, muazzam albümlerden birinin. Pac’ın Clinton’dakaldığı sürede içini kaplayan öfke Suge, kendisine yapılan suikast girişimi, basın ve düşmanları tarafından alevlenmişti. Pac’ın eski işleri, kanundan, polisten veya ölümden kaçanların tecrübelerini anlatmaya odaklıyken, bunların hepsi şimdi bizzat kendi ağzından aktarılıyordu. 12 Ekim 1995’te Pac hapisten çıktı. Los Angeles’a uçtu ve derhal kayıt almaya başladı. Özgür olduğu ilk gecede “I Ain’t Mad at Cha” isminde, hapsedilmişken İslam’ı bulan, ve aralarında açılan mesafeyi acı ve gurur karışımıyla satırlara döken ağıt niteliğinde bir şarkı çıkardı. Fakat aynı ele avuca sığmaz kayıt seansından bir şarkı daha çıktı, sonrasında albümü açmasına karar verilecek tekinsiz bir parça. Pac bir fısıltıyla başlıyor şarkıya: “Benimle uğraşmak istemezsiniz.*” ((Ambitionz Az A Ridah’nın klasikleşmiş başlangıç dizesi. Tam hali şudur : “I won’t deny it, I’m a straight ridah/You don’t wanna fuck with me”))

Gücünün zirvesindeyken Death Row, Tarzana Kaliforniya’daki bir kompleks olan Can-Am Stüdyolarında işlerini yürütüyordu. Suge’un gözünün görebildiği her yer kırmızıydı: Duvarlar, koltuklar, sandalyeler. Yerde kırmızı bir halı vardı ve halının üzerindeki Death Row logosu beyaz hatlarıyla halıdan sıyrılıyordu. Anlaşılan oydu ki kimse logonun üzerine basamazdı, bu durum Knight’ın Division I futbol klasmanında uç çizgi savunmacısı iken kafasına yerleşmiş bir batıl inançtan kaynaklanıyordu.

2Pac Kalifoniya’da

Kaliforniya’ya ayak bastığı andan itibaren, Tupac inanılmaz bir tempoda şarkı yazdı ve kaydetti. Bu süreçte onunla birlikte çalışmış bazı sanatçılar, Nate Dogg örneğin, sonraları bu temponun Pac2ın kontrat yükümlülüklerini çabucak tamamlayıp Death Row’u bırakmak istemesiyle ilgili olduğuna dair tahminlerde bulundu. Bir başka olasılık da basitçe kendisinin zamanının azaldığını ve ona karşı işlediğini düşünmesi. 1996’da, kadercilik neredeyse Pac’ın tüm yazılı eserlerine sinmeye başlamıştı, kendisi aynı zamanda kefaletinin bitmek üzere olduğunu, hapse geri dönmesinin muhtemel olduğunu fark etmişti.

Nate Doog ve gibilerinin Pac hakkında iddialarının doğru olup olmamaları fark etmeksizin, Pac’ın para ve sanat arasında izini sürdüğü neredeyse antik bir ilişki var. Bahsettiğimiz kişi ağzına lokma koyabilmek için paraya ihtiyaç duyan, geçici özgürlüğü ona sanatı karşılığında verilmiş bir süperstar. “Can’t C Me” parçasında “Bu rap yapma işi bana getirecekse para, o zaman rap yaparım param ödenene kadar” dediğinde, bu tipik rapçi-şirket ilişkisini bir nebze çarpıtıyor, ve Suge de göze özellikle acımasız bir Medici** olarak görünüyor. ((Medici ailesi 14. ve 17. yüzyıllar arasında Floransa’da yaşamış güçlü ve etkin bir ailedir. Aile üç papa (X. Leo, VII. Clement, XI. Leo), çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa kraliyet mensupları yetiştirmiş, ayrıca İtalyan Rönesansı’nı etkilemiştir.))

Sebebi her ne olursa olsun, Pac durmak bilmeden çalışıyordu, ve işbirlikçilerinden de benzer bir çabayı talep ediyordu. Misafir rapçilere kendi bölümlerini yazmaları için izin verdikten sadece dakikalar sonra onları bitirmeleri için meydan okuyordu- eğer bir şey bitirememiş veya ilk denemede tam isabet ettirememişlerse şarkıdan kesiliyorlardı. Bu kaderden kaçmayı başaran tek sanatçı, “2 of Amerikaz Most Wanted” parçasındaki kısmını kusursuzlaştırmadan stüdyodan sıvışan Snoop Dogg oldu.

Bütün bu olanlar All Eyez On Me’ye öfkeli bir fırtına hissiyatı verdi. Prince’in “Darling Nikki” parçasındaki kekelemesi ile açılan şarkı “Heartz of Men” örneğin, tamamı ile nefessiz kalmamakla ilgili: açılıştaki ad-liblerden (“ Ey Suge, sana ne demiştim zenci- ne yapacaktım hapisten çıkar çıkmaz? Bu heriflerin göğüslerini delecektim değil mi?) doruk noktası olan “Polislere söyleyin de gelip beni alsınlar” dizesine kadar, şarkıda neredeyse bir tane bile duraklama yok, bariz olarak bir tereddüt de yok.

Pac’ın bir söz yazarı olarak en güçlü özelliği duyguları yalıtabilmesiydi: onları kendi içinde tanımlayıp dinleyicilere hissettirebilmesi, sonra da aktardığı karakterlere yükleyebilmesi- o karakter isterse karikatürize edilmiş bir Biggie veya hayal ürünü bir Brenda olsun fark etmezdi. Kendisi sonsuz şekilde karmaşık bir birey olmasına rağmen, Pac çoğu zaman tek bir içgüdüsüne odaklanıp onu hayalperest aşırılıklara sürüklemeyi seviyordu- asla onu inanılırlıktan uzak kılacak dereceye kadar götürmüyordu, fakat kendini garantiye almak veya belli başlı nitelendiricilere tutunmak da pek ilgisini çekmiyordu. All Eyez’da bu içgüdü; yöntemi, temposu ve kaydı ile birleşince simyasal bir korku, kadar ve aykırılık karışımı ortaya çıktı.

Kayıt seansları dışında kendisi adeta bir hepçildi, kendi gençliği olsun dış çevresi olsun her türlü melodi ve altyapıyı “yiyordu”, Can-Am stüdyosuna giren çıkan herkesin söz dizimleri ve yazarlığından bir şeyler ödünç alıyor, işbirlikçilerinin en acı dolu yaşam öykülerini süzerek 30 saniyelik küçük rollere sokuyordu. Örneğin Outlawz grubundan Napoleon’dan aldığı verim buydu;“Tradin War Stories” de 10 barlık, 3 yaşında ebeveynlerinin gözünün önünde öldürüldüğüne dair bir kısım. “Got My Mind Made Up” pek ala bir başka Wu Tang şarkısı olarak da çıkabilirdi. Albümün E-40, C-Bo ve Richie Rich gibi misafir sanatçılarla dolu ikinci diski pratikte Bay Area hip hop sahnesine bir aşk mektubu niteliğinde: bir tarafta Pac’ın yükseldiği çağın özbilinçli politik geleneğine bağlı, ama aynı zamanda Vallejo’dan çıkan böbürlenişçi, eksantrik işler.

Bu tarz yayılımcı ve tutkulu, ayrı parçalardan oluşan bir albümü bir araya toplamaya yardımcı olan iki faktör var. İlki albümün muhteşem post-prodüksiyonu ve mix işlemlerinden geliyor. Albümdeki 27 altyapının 16’sında Daz veya Johnny “J” kredisi var, ki ikisi de kariyer tanımlayıcı performanslar sergiliyorlar. Fakat All Eyez On Me en çok DJ Quikten, sözleşmesi yüzünden gerçek adı David Blake ile çalışmak zorunda olan prodüktörden yararlanıyor. Resmiyette albümdeki tek Quik altyapısı “Heartz of Men”, fakat Compton efsanesi DJ albümün genelinde oldukça fazla miktarda mix-remix işleminde bulundu. Albümdeki melodiler ne kadar çeşitli olsalar da yapı olarak birlik içindeler, “Life Goes On” gibi ağıtlar ile “Check Out Time” gibi daha eğlenceli parçalar da ön planda aynı dokuyu paylaşıyorlar.

2Pac ve Dr.Dre – Above the Rim (Uçurumun Kenarında) Film Albümünün galasında. 1994

Pac’ın Dre ile ilişkisi asla Suge’un umut ettiği gibi gelişmedi. Dre “California Love”ın sadece kendisinin bulunduğu bir versiyonunu tekli olarak sunmayı düşünüyordu, fakat Suge’un hükmü her Death Row üyesinin en iyi işlerinin Pac’ın albümü için yamyamlığa kurban gitmesi yönündeydi ve bu fikir masaya bile yatırılamadan ihtimalini yitirdi. Bu da All Eyez On Me’yi öncül teklisinin sadece tamamı ile farklı bir beate sahip bir remix olması gibi garip bir duruma düşürdü. Dre’nin albüme diğer katkısı, George Clinton’ın yardımıyla ikinci diski açan şarkı “Can’t C Me” albümün en parlak noktalarından olsa da, aralarındaki müzikal uyum kişisel bağlarını oldukça geride bıraktı.

Bütün bu ayrı parçaları birleştiren diğer faktör ise Pac’ın gittikçe özgün rap yapma stili. 1993’ün sivri dilli, tarzını Public Enemy’e borçlu Strictly 4 My N.I.G.G.A.Z albümünden beri, kendisi oldukça isabetli şekilde neyin kendisinin işine yaradığını bilir hale gelmişti. Fakat söz konusu All Eyes’da, formülünün tamamlayıcı parçaları- ses, ritim, enerji, miksaj- güçlü, ulaşılabilir ama aynı zamanda taklit edilemez bir tarza dönüşecek şekilde birbirleriyle kaynaşıyor. Örnek vermek gerekirse “2 of Amerikaz Most Wanted” a geri dönün ve Snoop ile Pac arasındaki karşılıklı kısımlara bakın: bir tanesi altyapıda ipek gibi kayıyorken diğeri tırnaklarla kazıyor dikkat edin. Tupac’ın teknik anlamda sıradan bir rapçi olduğuna dair ortaya çıkan 21. yüzyıldaki görüş saçmalık; [Pac’ın] en basit yaklaşımlarının bazıları aynı zamanda olağanüstü güçlü performans gerektirenleri. Şarkıda gerilim yükseltmede ve herhangi birinin ağzından çıksa kulağa dümdüz gelecek kelimelere bütünlük ve boyut katmada bir ustaydı Tupac.

Tarz ve kimlik anlamındaki bu belirginlik All Eyez’ın gaddarlık ve neşelilik arasında asla yönünü ve odağını kaybetmeden dönüp dolaşabilmesini sağlıyor.Böylelikle “All About U”nun sonunda bornoz giymiş bir Snoop kanal değiştirirken ve 1 Milyon Adam Yürüyüşünü ((Ekim 16 1995’te düzenlenen, Nation Of Islam lideri Louis Farrakhan’ın önderlik ettiği politik gösteri. Afrikan Amerikan hakları ve değerleri için yapılmış bir gösteriydi ve 400 bin ile 1.1 milyon arasında protestocuya ev sahipliği yaparak Amerikan tarihinin en büyük toplanmalarından biri oldu.)) Montell Jordan videoları** ((Montell Jordan eğlenceli ve enerjik klipleriyle birlikte soul müzik ve erken dönem r&b yi stiline katmış bir hip hop sanatçısıydı. 1 Milyon Adam Yürüyüşüyle karşılaştırılması Pac’ın bir yandan politik ve bilinçli karakterini ortaya koyarken öte yanda eğlencesi ve enerjisine dikkat çekmesi adına yapılmış. Paragrafta da gaddarlık ve neşelilik arasındaki odaklı dengeden bahsedildiği için bu karşılaştırma isabetli olmuş.)) ile karşılaştırırken; 5 şarkı sonra Pac “No More Pain” ile dinleyici boş bir hipnoza sokabiliyor. Orta şekerli “Thug Passion” rahatlıkla sade “Picture Me Rollin”e geçebiliyor, keza “I Ain’t Mad At Cha” da anlaşılmaz derecede müstehcen “What’z Ya Phone #”a.

All Eyez On Me de en az Tupac’ın daha dışadönük terimlerle ulusal siyaset ile uğraştığı ilk iki albümü kadar politik. Pac’ın söz yazımı doğal ve kaçınılmaz şekilde politik; ve de hapis, ırk, ve Amerika ile ilgili düşünceleri albümde rap yaptığı her yere süzülüyor. Video modellerle ilgili bir şarkıda araya “Hayat siyahi bir ünlü için cehennem” gibi bir cümleyi sıkıştırabiliyor. K-Cİ& JoJo işbirliğindeki neşeli ve gevşek tekli “How Do U Want It” içinde şarkı ortasında alakasızca Bill Clinton, Bob Dole ve C. Delores Tucker’ın bahsini geçiriyor. 1996’da Tupac için, cinsellik kaçınılmaz şekilde politika ve özgürlük ile bağlantılı bir kavramdı.

Pac’ı Clinton Cezaevine sürükleyen cinsel taciz davası oldukça yoğun şekilde belgelendi. Kasım 1993’te, Tupac ve birkaç hemcinsi bir New York otelinde bir kadına cinsel tacizde bulundu. Bir yıl sonra o ve tur menejeri birinci dereceden cinsel tacizle suçlandı. Tupac, 18 ay sonra şartlı tahliye olasılığıyla 1.5 yıl ile 4.5 yıl arası hapse çarptırıldı. Dava boyunca Pac inatla masumiyetini savundu. Dava, Me Against The World’ün altmetninin çoğunu oluştursa da Pac sadece kısa süreli anlarda doğrudan bu konuya değiniyordu (“Kime tacizci diyorsun sen?”). All Eyez On Me ile ilgili ilginç durumsa Tupac’ın oldukça hevesle cinsel ilişkiye girmekten bahsetmesi. İlk üç şarkının ikisi seksle ilgili, beşinci şarkı “How Do U Want It”, sonrasında “Phone #” var ki şarkının ardındaki düşünce “bakın burada baya bir telefon seksi var”dan ibaret. Duyarsızca ve aykırı bir tutum ve suçlamalara inanan insanlara yem atmaya, bir inancı yoktan var etmeye çalışıyor.

Bunların hepsi [Pac’ın] korkularının ve kişisel çatışmalarının bir parçası. “How Do U Want It” albümün üçüncü teklisi olarak sürüldüğünde, B-yüzlerinden biri, anti Bad Boy hitabı “Hit Em Up” 90’ların muhtemelen en ünlü diss parçası oldu. Manhattan’daki Quad Stüdyolarındaki vurulmasının ardından Pac eski arkadaşı Biggie’nin onu öldürmek için yapılan planlara dahil olduğuna ikna olmuştu. Böylelikle elimizde kalan şey Pac’ın bir All Eyez parçasında ağzını açıp gözünü yumması, rakipleri ile dalga geçmesi, Biggie’nin eşi Faith Evans’ın vokallerini kullanabilmek için telif almaya çalışması oldu. Fakat aynı albümde “Holla At Me” gibi şarkılarda göğüs parçalayan bir korkunun ona çökmesi de duyulabiliyor.

Ağustos 1996’da, suikastından sadece iki hafta önce, Pac aktörlük yapacağı son film olan Gang Related için bir basın toplantısı düzenliyordu. Birisi ona adının anlamını sordu. Pac da Tupac Amaru II isminde, İspanyol sömürgecilere ve yerlilerin sömürülmesini amaçlayan ekonomik köle ticaretine karşı 1780 yılında bir ayaklanmaya öncülük eden birinden bahsetti. Yüzyıllar boyunca, bu ayaklanma Latin Amerikada bağımsızlık savaşı veren veya haklarını gözeten kesimlerce mitleştirilmişti; kendi zamanında ise Amaru isyankarlar üzerindeki kontrolünün sarsıldığına dair iddialarla uğraşıyor, şiddet ve zalimce yağmaların adını nasıl kirlettiğini ve kendisine verilen desteğin nasıl bittiğine tanıklık ediyordu.

Sonuç olarak, iki memuru ona ihanet etti ve esaret altına alındı. Eşi, oğlu ve diğer akrabalarının ölümünü izleme cezasına çarptırıldıktan sonra şehir meydanına götürüldü. Dili kesildi ve kafası bir kazığa oturtularak gösterime sunuldu. Pac bunu anlatmıştı- devrim, ihanet, idam. Sonra kendini topladı. “İnsanlar bana adımın ne anlama geldiğini soruyor ve ben onlara Tupac Amaru’yu anlatmıyorum. Sadece adımın ‘kararlı’ anlamına geldiğini söylüyorum, çünkü bir daha asla, asla pazarlık etmemeye kararlıyım.”

2Pac All Eyez On Me de benzer bir şekilde taviz vermekten uzaktı- Tupac’ın beyninde olup bitenin genç yaşamındaki en asap bozucu dönemlerden birinde teferruatlı bir gözlemiydi. Tupac’ı en zaaflı ve provokatif anında mercek altına alan bir albüm. Envai çeşit stili neredeyse imkansız bir yüksek yetenek seviyesinde gösteriyor ve asla önceden çalışılmış gibi hissettirmiyor. Bir zorunluluktan ortaya çıkmış yaratıcı bir çalışma olabilecekken (belki de gerçekten öyleydi) All Eyez On Me, kendi jenerasyonunun tanımlayıcı seslerinden birinin damardan kan alan, hatırda kalıcı final belgesi haline dönüşüyor.

Fakat yine de bütün bu çılgınlık ve öfkeye rağmen, Tupac’ın düşmanlarından- gerçek veya hayal ürünü olduğu fark etmeksizin- aldığı en iyi intikam, en sakin ve kontrollü olduğu zamanda geliyor. All Eyez On Me’nin ikinci diskinin arkasına sıkışmış “Picture Me Rollin”, mecazi anlamda fırtınanın gözü. Pac şarkıyı hükümet tarafından izlenmek ve sinirlerinin yıpranmasından bahsederek açıyor, sonra sahneyi birkaç dakikalığına CPO ve Big Syke’a devrediyor. Geri döndüğündeyse bu sefer kendinden memnun, neredeyse sakin hatta uyuşmuş bir monolog için dönüyor. Clinton Cezaevine uzaktan el sallıyor- pislik polise dudak büküyor. Davasına bakan Bölge Başsavcısı “o kaltak” oluyor. Bilmek istiyor Pac: Beni görebiliyor musunuz? Beni oradan görebiliyor musunuz? Fakat son kelimeleri hayali nitelik kazanıyor. Pac kesinlikle hala parmağının altında olmayı* ((İngilizce bir deyim. Anlamı başkasının otoritesi ve himayesi altında bulunmak demek)) dilediği gardiyanlara sesleniyor şunu söylediğinde: “Beni ne zaman tekrar görmek isterseniz, bu şarkıyı baştan döndürün. Beni arabamla turlarken betimleyin.”


2018’de Paul A. Thompson tarafından yazılan orijinal inceleme